Contemporary İstanbul her sene fahiş fiyat uygulamaları, ek ücretlendirmeleri, sanatçıların karşılaştığı ihlaller ve daha birçok sorun ile kendinden sıkça söz ettiren bir fuar. “Bölgenin önde gelen sanat fuarı ve dünyanın dört bir yanından sanatçıları, galeriler ve koleksiyoncuları birbirine bağlayan önemli bir platform” olarak kendini tanıtan Contemporary İstanbul, sular altında kalarak bu sene de adından bahsettirmeyi başardı.
İnternet sitesinde yer alan bilgiye göre “22 farklı ülkeden gelen 67 çağdaş sanat galerisi, 4 inisiyatif ve 4 sanat kurumu” İstanbul sanat camiasının prestijini yansıtan Contemporary İstanbul’a katılacak-tı.
Hava şartlarının elverişli olmaması, birçok sanat eserinin zarar görmesi, galeri-inisiyatif ve sanat kurumlarının fuarın kalan günleri için katılımlarını iptal etmesi ve daha bir sürü kriz ortaya çıktı. Hava muhalefeti, olağanüstü durum ya da adına ne derlerse desinler burada gördüğümüz krizi anlamak ve sonuçlarından kimin sorumlu olduğuna karar vermek için biraz da masanın altına bakmak gerekiyor. Masanın altı ekonomiden, vergi indirimlerinden, yönetim stratejisinden ve markalardan oluşuyor.
Belki de en önemlisi, masanın altını görmek için çok uzaklaşmamıza ve hatta çok yaklaşmamıza gerek bile olmaması. Contemporary İstanbul zaten her şeyi kendi internet sitesinde açıklıyor. Sadece reklam kokan kelimeleri kaldırıp tüm metne en yalın haliyle bakmak gerekiyor. İnceleme yaptığımızda bize “hava muhalefeti” ile ilgili değil ama sanat piyasasının temeliyle ilgili birçok ipucu verildiğini görüyoruz.
- Tersane İstanbul:
Tersane İstanbul, bu yıl Contemporary İstanbul’un gerçekleştiği mekan. Yap-İşlet-Devret modeliyle inşa edilmiş, bakım-onarımı yapılmış(?), Abdulkadir Kart gibi isimlerin “ortak” olarak yer aldığı büyük çaplı bir proje.
- Sektörler Arası Partnerlik Yarışı:
Borusan Otomotiv, Akbank Sanat, BMW, Türk Hava Yolları ve Trendyol gibi birçok büyük “firmanın” adını görüyoruz. Bu firmalar, ana partner ve co-partner gibi alt sınıflara ayrılmış durumda. Firmaların, sektörlerinden bağımsız olarak kültür-sanat çalışmalarına yaptıkları yatırımlar çok uzun zamandır var olan bir strateji. Ancak bu stratejiyi ne için, nasıl ve “hangi miktarlarda” gerçekleştirdikleri önemli.
Trendyol GO kuryelerinin şu anki haklı mücadelelerinin de yanındayız. Bu mücadelenin önünü, birkaç üst düzey sanat etkinliği ve tüketici için ek indirimler ile kapatılamayacağının da altını çizmek isteriz.
- Fuara Katılan Şehirler:
Tiflis, Madrid, Atina, Meksika, Dubai, Prag, Riga, Moskova, Amsterdam, Paris, Seoul, Düseldorf, Almati, New York, Berlin, Barselona, Bogota, Londra, Tahran, Sofya, Meksika, Zürih ve Lizbon.
Katılan sanat kurumlarından bağımsız olarak sadece şehirlere bakılması bile Türkiye’nin gittikçe kötüleşen ekonomisi için de bazı bilgileri veriyor. Türkiye’nin gerek siyasi/politik gerekse de ekonomik konumunu ve dış ilişkilerini de düşündüğümüzde; katılan şehirlere tekrar bakmanızı rica edeceğiz.
- Kriz Sonrası Yapılan İlk Açıklama:
Contemporary İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güreli, krizin hemen ardından çalışmalar devam ederken bir açıklama yapıyor. Açıklama gerçekten bir şeyler söylüyor mu? Sanırım bunu sormak gerekiyor. Bazı galerilerin yeniden duvarlara eserlerini astığını, bazı galerilerin “evlerine” gittiklerini söylüyor ve ekliyor “…belki gelirler birazdan.”
Açıklamayı okurken dikkat edilmesi gereken yerlerden birisi de şu cümle “Biz bunu geçen sene de yaşamıştık bir tane galeride.” Ali Güreli açıklamalarıyla aslında pek bir şey söylemiyor. Tersane’nin gerektiği gibi çalışmadığı ve bakım-onarıma özen göstermediğiyle ilgili de söylemleri var.
- Sigorta:
Sanat eseri dediğimizde özellikle Türkiye gibi ülkelerde katman katman sorunlarla karşılaşılıyor. Contemporary İstanbul katılımcısı olan galerilerden ya da şöyle söyleyelim pavyonunu (odalarını, duvarlarını) kiraladığı sanat kurumlarından, sponsorlarından, ana partnerinden, co-partnerlerinden ve reklam anlaşmalarından aldığı ödenekleri ne yapıyor?
Katılan sanat kurumları, inisiyatifler ve galerilerin birçoğunun hacmi küçük, sanatçıları popüler değil ve işleri kısıtlı. Bunu Contemporary İstanbul içerisinde yerleştirildikleri yerden bile anlayabilirsiniz. Belli ki galeri bir şekilde elde ettiği gelirinin büyük bir kısmını buraya ve gereksinimlere (lojistik, koruma, taşıma, barınma, yeme-içme) yatırmış. Ve yine belli ki bu küçük hacimli galerilerin ve dolayısıyla sanatçılarının da sigorta için bir maddi kapasitesi yok.
Orta hacimli kurumlar için de benzer konular geçerliyken, sigortasını yaptıran ve kendini güvene alanlar çoğunlukla büyük, popüler ve reklam getiren kurumlar oluyor. Bu neden ile Contemporary İstanbul’da yer alan 1.000’den fazla eserin, tahminlerimize göre, yarısının sigortası yok. Peki CI’nin zarar gören eserlerin yanı sıra sanatçıların ve sanat kurumlarının burası için ayırdıkları bütçeyi, prestiji ve yaptıkları diğer masrafları karşılayabilecek kapasitesi ya da şöyle soralım; isteği var mı?
Popülerliği ya da kaynağı olan sanat kurumları ve CI temsilcileri, bir şekilde bu süreçten sıyrılacak ve önümüzdeki yıl için hazırlık yapmaya başlayacaktır. Ancak eserlerini çöp torbasına geçirerek mekandan kurtarmaya çalışan küçük hacimli galeri temsilcileri ve sanatçılar kendilerini nasıl kurtaracak?
Sanatı, sanatçıyı, sanat ve kültür emekçilerini ve yöneticilerini her geçen yıl daha büyük rekabete itmeye hazırlanan büyük fuarlar, böyle krizleri nasıl çözecek? Genç sanatçıları ve küçük hacimli galerileri nasıl iyileştirecek? Krizlere karşı sürdürülebilir çözümler ve kaynak gelişimi nasıl sağlanacak?
“Bizi ilgilendiren bir tarafı varsa öderiz” mantığıyla ya da “tabii tatsız bir hikaye” gibi yönetilememiş kriz cümleleriyle bu işin çözülemeyeceği ortada.