
Gecenin içinden çıkmayı istediğiniz oldu mu? Günün, sabahın, yarının ve kalan her dakikanın? Benim bu ara oluyor ve böyle günlerde Hopper’i anlamaya çalışıyorum.
Klasik denebilecek Nighthawks’ı herkes bir şekilde görmüştür. Orijinalinin yanı sıra Simpsons, Hollywood, Star Trek ve Ghost Busters versiyonları en sık karşılaşılanlar. Film afişi olarak kullanılması, albüm kapağına uyarlanması ve reklam filmlerinde de görülmesi Hopper’in gerçekten isteyeceği bir şey mi olurdu tartışılır. Fakat bir resmin bu kadar çok uyarlanması ve hala öznelerinin değiştirilerek kullanılması bana göre çok değerli bir durum. Tabii bunu her sanatçının eseri için söylemem mümkün değil. Bazen bu tekrarlar nesneyi ve anlamını kıymetli bir hale getirirken bazen de yerle bir edebiliyor ve bu yüzden sanat tarihinin içi artık çöp olarak değerlendirilen birçok eserle(!) dolu.
Nighthawks’ı size anlatmak için sanayileşme, devrim, dünya savaşları, toplumsal duruşun bireysel perspektife geçiş yapması gibi spesifik anlatımlarda bulunabilirim. Ama bunları Wikipedia’dan ya da belirli diğer kaynaklardan öğrenebileceğinizi hepiniz biliyorsunuz. Atomu tekrar parçalamaya, ateşi bulmaya ya da size kerpiçten ev yapmama gerek yok. Bilginin tekrar edile edile küçültülmesi beni rahatsız eden şeyler arasında yer alıyor.
Nighthawks’a döndüğümüz zamansa şunu söylemek istiyorum; hayatımın bu döneminde eğer bir resmin içinde yaşıyor olsaydım bu Nighthawks olurdu. Bir süredir tanıdığım tüm insanlardan kaçmaya çalışırken asıl isteğim kendimden uzaklaşmak. Bazen her gün yan yana oturduğum, gördüğüm, sohbet ettiğim insanlarla gerçekten tanışmadığımı fark ediyorum. Madem yakına uzağız, o zaman tam tersini deneyelim; bir ressamın tablosuna girelim ve herkesin birbirine ne kadar yabancı olduğunu o bize renklerle anlatsın.
Folies Bergere’de bir barda da olabiliriz ya da Shannon’un maskeli balosunda kahkahalar atabiliriz. Dileyen oradan Lautrec’e de misafir olabilir ve kabarede dans edebilir. Bu koşuşturma içerisindeyken herhangi birinin elini tutup dansıma davet edebilirim. Bilinmeyense eve kimsenin yükünü götürmeyeceğim. Hopper’de bundan bahsediyor resminde. Her gün görebileceğiniz belirli bir anın, yaklaştıkça kendini yitirmeye başlayacağını anlatıyor. Yekin içinde yer alırken, pare olduğunuzu hatırlatmak istercesine bireyselleştiriyor zamanı. Bu andan sonra özne olmak zorlaşırken daha da anlamlı bir hale geliyor. Bense tüm karmaşamı Eleven a.m. ve Automat döngüsünden alarak Nighthawks’a taşınıyorum.